Bu Blogda Ara

4 Ağustos 2010 Çarşamba

Siyonizm ve İsrail

Siyonizm, Filistin'de Yahudiler için yeniden bir vatan kurulmasına destek veren uluslararası Yahudi siyasi hareketi. Söz konusu alan, Tevrat'ta bahsi geçen ve İsrail Diyarı (İbranice: Eretz Yisra'el) adı verilen topraklardır. İsrail'in kurulmasından bu yana, Siyonist hareket de şekil değiştirerek öncelikle Modern İsrail devletinin desteklenmesi amacı ile varlığını sürdürmektedir.
Siyonizm esas olarak Yahudi ulusu kavramının M.Ö. 1200 ile İkinci Tapınak döneminin sonları (M.S. 70 yılına kadar) arasında ilk olarak geliştiği İsrail Diyarı ile Yahudileri ilişkilendiren tarihi bağlar ve dini gelenekler kavramına dayanmaktadır. Büyük ölçüde Avrupa Yahudilerinin kıtanın dört bir yanında yükselen antisemitizme verdiği bir tepki şeklinde başlayan çağımızdaki hareketin kurucuları çoğunlukla laik Yahudilerden oluşmaktadır. Siyonizm, modern milliyetçilik görüngüsünün bir koludur. Başlangıçta, asimilasyona ve Yahudilerin Avrupa'daki durumuna karşı alternatif tepkiler sunan çok sayıdaki Yahudi siyasi hareketinden biri olan Siyonizm, hızla büyümüş, Holokost'un (Yahudi Soykırımı) ardından da Yahudi siyasi hareketleri arasında hakim güç halini almıştır.
Siyasi hareket, Avusturya-Macar gazeteci Theodor Herzl tarafından, Der Judenstaat (Yahudi Devleti) adlı eserinin yayımlanmasının ardından, 19. yüzyılın sonlarında resmen kurulmuştur. "İsrail Diyarı"na Yahudi göçünü teşvik etmeyi amaçlayan hareket, sonunda Yahudiler için bir anavatan olarak İsrail'i kurma hedefine 1948 yılında ulaşmıştır. Savunucuları, Siyonizmin amacını Yahudi ulusu için kendi kaderini tayin olarak görmektedir. İsrail'de yaşayan Yahudilerin dünya üzerindeki Yahudiler içindeki payı hareketin hayata geçirilmesinden bu yana sürekli olarak artmıştır. Bugün, dünyadaki Yahudilerin yaklaşık yüzde 40'ı İsrail'de yaşamaktadır. Amerika Birleşik Devletleri'nde de benzer sayıda Yahudi yaşamaktadır (bakınız Amerikan Yahudileri), ancak bu rakamın İsrail'e oranla azalmaya devam etmesi beklenmektedir.

Terminoloji

"Siyonizm" kelimesi, Siyon (İbranice: Tzi-yon ציון) kelimesinden türetilmiştir. İsim esas olarak, Kudüs yakınlarında bulunan Siyon Dağı ile bu dağ üzerindeki Siyon Kalesi'ni belirtmek için kullanılmaktaydı. Sonraları, Kral Davud döneminde, "Siyon" tüm Kudüs şehrine ve İsrail Diyarı'na atıfta bulunan bir kapsamlama haline geldi. Tevrat'taki birçok ayette, İsrailoğullarından Siyon halkı, Siyon'un oğulları ya da kızları olarak bahsedilir.
Yahudi milliyetçiliğini tanımlamak için kullanılan bir terim olarak "Siyonizm," ilk milliyetçi Yahudi öğrenci hareketi Kadimah'ın kurucusu Avusturyalı Yahudi yayımcı Nathan Birnbaum tarafından, kendi çıkarttığı Selbstemanzipation adlı gazetede, 1890 yılında ortaya atılmıştır. (Birnbaum bir süre sonra siyasi Siyonizme sırtını dönerek ilk Haredi hareketi olan Agudat Israel'in genel sekreteri olmuştur.)
Siyonizm, Yahudi anavatanını sadece ve sadece Eretz Israel'de kurmayı tasarlayan bir Yahudi milliyetçi hareketi olması ile Toprakçılıktan (Territorialism) ayırılabilir. Siyonizmin ilk dönemlerinde, Yahudilerin Avrupa dışına yerleştirilmesine yönelik bir dizi teklif getirilmişse de, bunlar eninde sonunda ya reddedilmiş ya da başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Bu tekliflerin yarattığı tartışmalar ise Siyonist hareketin niteliği ve odağının tanımlanmasına katkıda bulunmuştur.

Örgütlenme

 

Dünya çapındaki çok uluslu Siyonist hareket bir temsili demokrasi şeklinde yapılandırılmıştır. Dört yılda bir kongreler düzenlenmekte (İkinci Dünya Savaşı'ndan önce iki yılda bir düzenlenmekteydiler) ve kongreye katılan delegeler üyeler tarafından seçilmektedir. Üyelerin, şekel adı verilen üyelik aidatını ödemesi gerekir. Kongrede, delegeler 30 kişilik icra kurulunu, bu kurul da hareketin liderini seçerdi. Kuruluşundan itibaren demokratik bir yapıya sahip olan harekette kadınlar da oy hakkını, Birleşik Krallık'ta oy hakkını kazanmadan da önce, elde etmişlerdir. 1917 yılına kadar, Dünya Siyonist Örgütü devamlı küçük ölçekli göç ve Yahudi Ulusal Fonu (1901 – Yahudilerin yerleşimi için toprak satın alan bir yardım derneği) ve İngiliz-Filistin Bankası (1903 – Yahudi işletmelerine ve çiftçilere kredi sağlayan bir kuruluş) gibi oluşumların kurulması yoluyla bir anavatan kurma stratejisini izlemiştir. 1942 yılında düzenlenen Biltmore Konferansı'nda, Siyonistler programlarını değiştirerek hareketin amacı olarak bir Yahudi devleti kurulmasını talep ettiler.
1968 yılında Kudüs'te biraraya gelen 28. Siyonist Kongresi, "Kudüs Programı"nda belirtilen beş noktayı Siyonizmin günümüzdeki amaçları olarak kabul etmiştir. Bu noktalar şöyledir:
  1. Yahudi Halkının birliği ve İsrail'in Yahudi yaşamında sahip olduğu merkezi önem;
  2. Yahudi Halkının, tüm ülkelerden yapılacak göçler (Aliyah) yoluyla, tarihi anavatanı olan Eretz Israel'de bir araya gelmesi;
  3. Adalet ve barış vizyonu üzerine kurulu olan İsrail Devleti'nin güçlendirilmesi;
  4. Yahudi ve İbranice eğitiminin ve Yahudi ruhani ve kültürel değerlerinin teşvik edilmesi yoluyla Yahudi Halkının kimliğinin korunması;
  5. Yahudi haklarının her yerde korunması.
İsrail'in kurulmasından bu yana, hareketin rolü önemini çok büyük ölçüde yitirmiş olsa da, hareket içindeki ideolojik farklılıklar gerek İsrail'de gerekse Yahudiler arasında yapılan siyasi tartışmaların çok önemli bir parçası olmayı sürdürmektedir.

İşçi Siyonizmi

İşçi Siyonizmi Doğu Avrupa'da doğmuştur. Sosyalist Siyonistlere göre, yüzyıllar boyunca Yahudi düşmanı toplumlar içinde gördükleri baskı yüzünden Yahudiler süklüm püklüm, aciz, umutsuz bir hale düşmüşler, bu da Antisemitizmin daha da şiddetlenmesine davetiye çıkartmıştı. Bu grup, Yahudi ruhu ve toplumunda bir devrimin gerekli olduğunu, bu devrimin de kısmen İsrail'e göç ederek, kendilerine ait bir ülkede çiftçilik, işçilik ve askerlik yapan Yahudiler tarafından gerçekleştirilebileceğini savunuyorlardı. Çoğu Sosyalist Siyonist, geleneksel dine dayalı Yahudiliğin uygulanmasına Yahudi halkı arasında "Diyaspora zihniyeti"ni devam ettirdiği gerekçesiyle karşı çıkmış ve İsrail'de "kibbutzim" adı verilen kırsal topluluklar oluşturmuştur. Her ne kadar Sosyalist Siyonizm Yahudiliğin temel değerleri ve ruhaniliğinden esinlenmiş ve felsefi olarak bu esaslar üzerine kurulmuşsa da, Yahudiliğin ifade edilmesinde benimsediği ilerici yaklaşım Ortodoks Yahudilik ile arasında karşıtlığa dayalı bir ilişkiyi beslemiştir.
Filistin'deki İngiliz Manda Yönetimi sırasında, İşçi Siyonizmi Filistin'deki Yahudi yerleşimi Yişuv'un siyasi ve ekonomik hayatında baskın güç haline gelmiş ve İşçi Partisi'nin yenilgisi ile sonuçlanan 1977 seçimlerine kadar da İsrail'deki siyasi yapının hakim ideolojisi olmayı sürdürmüştür. Gelenek (zayıflamış olmakla birlikte) İşçi Partisi tarafından halen sürdürmekte, parti son yıllarda Batı Şeria ve Gazze'de bir Filistin Devleti'nin kurulmasının savunuculuğunu yapmaktadır.

Liberal Siyonizm

Genel Siyonizm (ya da Liberal Siyonizm), başlangıçta 1897 yılında toplanan Birinci Siyonist Kongresi'nden Birinci Dünya Savaşı'na kadar olan dönemde Siyonist hareket içindeki hakim eğilim olmuştu. Genel Siyonistler kendilerini Herzl ve Chaim Weizmann gibi Siyonist liderlerin gıpta ile baktığı liberal Avrupa orta sınıfı (ya da burjuvazi) ile özdeşleştirmiştir. Liberal Siyonizm günümüzde İsrail'deki herhangi bir parti ile ilişkilendirilemese de, İsrail siyasetinde serbest piyasa ilkelerini, demokrasiyi ve insan haklarına bağlılığı savunan güçlü bir eğilim olarak varlığını sürdürmektedir.

Milliyetçi Siyonizm

Milliyetçi Siyonizm, Jabotinski'nin önderliğindeki Revizyonist Siyonistlerin içinden çıkmıştır. Revizyonistler, bir Yahudi devleti kurulmasının Siyonizmin amaçlarından biri olduğunu beyan etmeyi reddederek 1935 yılında Dünya Siyonist Örgütü'nden ayrıldılar. Revizyonistler, Arap nüfusunu Yahudilerin kitlesel göçünü kabul etmeye zorlamak ve bölgedeki İngiliz çıkarlarını savunmak üzere Filistin'de bir Yahudi Ordusu kurulması fikrini savunuyorlardı. Revizyonist Siyonizm zaman içinde evrilerek İsrail'de 1977 yılından bu yana birçok hükümetin ana ortağı olan Likud Partisi'ne dönüşmüştür. Pati, İsrail'in Batı Şeria ve Doğu Kudüs'teki kontrolünü sürdürmesini savunmakta ve Arap-İsrail anlaşmazlığında sert bir çizgi izlemektedir. 2005 yılında, Likud işgal altındaki topraklar üzerinde bir Filistin Devleti kurulması konusunda bölünmüş ve barış görüşmelerinden yana tavır koyan parti üyeleri Kadima Partisi'ni kurmuştur.

Dini Siyonizm 

1920'li ve 1930'lu yıllarda, Haham Abraham Izak Kook (ilk Filistin Hahambaşısı) ve oğlu Haham Zevi Judah Kook, din karşıtlığını ima eden unsurlarını reddettikleri Siyonizmin birçok idealinde muazzam bir dini ve geleneksel değer gördüler. Siyonizmin pozitif ideallerini uygun şekilde kucaklayacak ve Ortodoks ve laik Yahudiler arasında bir köprü vazifesi yapacak bir Ortodoks Yahudilik kolu kurmayı amaçladılar.
Her ne kadar diğer Siyonist gruplar zaman içinde milliyetçiliklerinde yumuşamaya gitmişlerse de, Altı Gün Savaşı'nın kazanımları, dini Siyonizmi İsrail siyasi yaşamında önemli bir konuma getirmiştir. Günümüzde Ulusal Dini Parti ve Gush Emunim ile ilişkilendirilen Dini Siyonistler, Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimleri konusunda ve Kudüs'ün Eski Şehir olarak adlandırılan bölümünün Yahudilerin kontrolü altına alınmasına yönelik çabalarda ön plana çıkmıştır.
Büyük ölçüde Modern Ortodoksları barındıran Dini Siyonizm, artan sayıda (daha geleneksel) Ultra-Ortodoks Yahudiyi de içine almaktadır. Sefarad partisi Şas Siyonist hareket ile doğrudan ilişkili olmamakla birlikte genel olarak bir Ultra-Ortodoks gündem izlemektedir.

Siyonist inançların özellikleri

Siyonizm kendini Antisemizmin her şekli ile mücadele etmeye adamıştır. Bazı Siyonistler, Antisemitizmin asla yok olmayacağına (ve Yahudilerin her yaptıklarında bunu akıllarında tutması gerektiğine) inanırken, diğerleri Siyonizmi Antisemitizmin ortadan kaldırılmasında bir araç olarak görmektedir.
Siyonistler, antik Yahuda'da Yahudilerin özgür olduğu koşullar altında gelişen bir Sami dili olan İbranice'yi konuşmayı tercih ederken, dili modernize etmiş ve günlük kullanıma uygun hale getirmişlerdir. Siyonistler kimi zaman Hıristiyan zulmünün etkisi altında gelişen bir dil olarak değerlendirdikleri Yidiş'i konuşmayı reddetmişlerdir. İsrail'e göç ettikten sonra, birçok Siyonist diyasporadaki anadilini konuşmayı reddetmiş ve İbranice yeni isimler almıştır.
Eliezer Schweid'a göre, Diyaspora'daki yaşamın reddi, Siyonizmin merkezi ilkelerinden biridir. Bu tavrın altında, Diyaspora'nın Yahudi bireyin ve ulusal yaşamın tam anlamıyla olgunlaşmasını kısıtladığı hissi yatmaktaydı.

Tarihçe

Her ne kadar İsrail Diyarı'nda (Eretz Yisra'el) her zaman bir Yahudi cemaati bulunmuşsa da, M.S. 1. yüzyıldan itibaren, Yahudilerin çoğunluğu sürgünde yaşamıştır. Yahudilik inanışına göre, Eretz Yisra'el ya da diğer adıyla Siyon, Tevrat'ta Tanrı tarafından Yahudilere vaat edilmiş bir ülkedir. İkinci yüzyıldaki Bar Kokhba ayaklanmasının ardından, Romalılar Yahudileri Filistin'den sürmüş, Yahudi diyasporası da bu şekilde ortaya çıkmıştır.
On dokuzuncu yüzyılda, Yahudilik içinde Filistin'e dönüşe destek veren akımın popülerliği de artmıştır. Siyonizm öncesi Aliyah ile, Yahudiler, Siyonizmin fiilen başladığı yıl olarak kabul edilen 1897 yılından önce de Filistin'e göç ediyorlardı. Aktif Siyonizm'in başlangıcı kabul edilen 1897 yılından önce dahi Yahudilerin Filistin topraklarına göç ettiği görülmüştür..
Filistin'e ciddi Yahudi göçü 1882 yılında başlamıştır. Göçmenlerin çoğu, sık sık gerçekleştirilen pogromlardan ve devlet yönetimindeki baskılardan kaçtıkları Rusya'dan geliyordu. Bu gruplar, Batı Avrupa'daki Yahudi hayırseverlerden gelen mali destek ile bir dizi tarımsal yerleşim alanı oluşturdular. Rus Devrimi ve Nazi zulmünün başlaması ile de yeni Aliyahlar gerçekleştirilmiştir.
1890'lı yıllarda, Theodor Herzl Siyonizme yeni bir ideoloji ve fiili aciliyet katarak, Dünya Siyonist Örgütü'nün (WZO) oluşturulduğu 1897 yılında İsviçre'nin Basel şehrinde düzenlenen ilk kongrenin toplanmasını sağladı. Herzl'in amacı, Yahudi devleti hedefinin elde edilmesi için gerekli hazırlık niteliğindeki adımları başlatmaktı. Herzl'in Filistin'i hakimiyeti altında tutan Osmanlı yöneticileri ile bir siyasi anlaşma yapma teşebbüslerinin başarısızlıkla sonuçlanması üzerine başka hükümetlerin desteği arandı. Filistin'de küçük ölçekli yerleşimlere destek veren WZO, Yahudilik duygusu ve bilincini güçlendirmeye ve dünya çapında bir federasyon kurmaya odaklandı.Uzun bir devlet yönetiminde soykırım ve etnik temizleme ("pogromlar") siciline sahip olan Rus İmparatorluğu, yaygın şekilde Yahudi halkının tarihi düşmanı olarak kabul edilmekteydi. Lider kadrosunun büyük bölümü Almanca konuşanlardan oluştuğu için, Siyonist hareketin merkezi de Berlin'de bulunuyordu. Birinci Dünya Savaşı'nın başlangıcında, Yahudilerin (ve Siyonistlerin) büyük bölümü Rusya'ya karşı verdiği savaşta Almanya'nın safında yer aldı.
Rusya'dan gelen Yahudi göçmen Chaim Weizmann'ın yürüttüğü lobicilik çalışmaları ve Amerikan Yahudilerinin Amerika Birleşik Devletleri'ni Almanya'ya destek vermeye teşvik edeceği endişesi Britanya hükümetini 1917 yılında Balfour Deklarasyonu'nu kaleme almaya sevk etti. Deklarasyon, Filistin'de bir Yahudi anavatanı kurulmasını onaylıyordu. Ayrıca, Britanya saflarında Filistin'de savaşmak üzere de Siyonistlerden oluşan Jabotinski komutasında bir askeri birlik kuruldu. 1922 yılında, Milletler Cemiyeti, Britanya'ya verdiği mandada söz konusu deklerasyonu kabul etti:
Manda (…) önsözde de belirtildiği gibi, Yahudiler için bir ulusal vatan kurulmasını ve kendi kendini yöneten kurumların oluşturulmasını ve ırkı ve dini ne olursa olsun, Filistin'de yaşayan herkesin medeni ve dini haklarını güvence altına alacaktır.
Balfour Deklarasyonu'nun çıkarılmasında oynadığı rol, Weizmann'ın hareketin lideri olarak seçilmesinin de önünü açtı. Weizmann, 1948 yılına kadar bu görevde kaldı.
Britanya Manda Yönetimi Filistin'e daha yüksek sayıda Yahudinin göç etmesine ve Yahudiler tarafından bölgedeki toprak ağalarından daha fazla arazi satın alınmasına yol açtı. Bunun sonucunda, yerel halkın topraksız kalması bölgedeki (çoğu zaman bizzat araziyi satan toprak ağalarının önderliğinde gelişen) huzursuzluğu körükledi. 1920, 1921 ve 1929 yıllarında yaşanan ayaklanmalara kimi zaman Yahudilere yönelik katliamlar da eşlik etti. Kurbanlar çoğunlukla Siyonist olmayan Ortodoks Yahudilerdi. Britanya ilkesel düzeyde Yahudilerin göçünü desteklemekle birlikte, Arapların çıkarttığı şiddet olaylarından ötürü Yahudi göçüne kısıtlamalar getirmiştir.
Hitler'in 1933 yılında Almanya'da iktidara gelmesinin ardından, 1935 yılında kabul edilen Nürnberg Yasaları Almanya Yahudilerini (daha sonraları da Avusturya ve Çek Yahudilerini) ülkesiz mülteciler haline getirdi. Benzer kurallar, Nazilerin Avrupa'daki müttefikleri tarafından da uygulanmıştır. Zaman içinde Yahudi göçünde yaşanan artış ve Arap dünyasına yönelik Nazi propagandasının etkisi ile Filistin'de 1936-1939 Arap ayaklanması yaşandı. Britanya durumu araştırmak için Peel Komisyonu'nu kurdu. Avrupa'daki Yahudilerin durumunu dikkate almayan komisyon, iki devletli bir çözüm ve halkların zorunlu transferi yönünde bir çağrıda bulundu. Ancak, Britanya bu çözümü reddederek yerine 1939 tarihli Beyaz Kitap'ı uygulamaya koydu. Beyaz Kitap, Yahudi göçüne 1944 yılı itibariyle son verilmesini ve Yahudi göçmenlerin sayısının 75.000 ile sınırlandırılmasını planlıyordu. İngilizler, Manda yönetiminin sonuna kadar bu politikayı sürdürdüler.
Filistin'deki Yahudi cemaatinin büyümesi ve Avrupa'daki Yahudi varlığının muazzam bir yıkıma uğraması, Dünya Siyonist Örgütü'nün de devredışı kalmasına neden oldu. Amerikalı Siyonistlerin para yardımı ve Washington'daki nüfuzları ile destek verdiği, David Ben-Gurion'un liderliğindeki Filistin için Yahudi Ajansı, kendi politikalarını giderek artan şekilde dikte ettirmeye başladı.
İkinci Dünya Savaşı ve Holokost'un (Yahudi Soykırımı) ardından, başta Holokost'tan kurtulmuş olanlar olmak üzere, ülkesiz Yahudilerden oluşan muazzam bir dalga Britanya'nın belirlediği kurallara meydan okuyarak küçük teknelerle Filistin'e göç etmeye başladı. İngilizler, (aralarında çok sayıda öksüz kalmış çocuğun da bulunduğu) bu Yahudileri ya Kıbrıs'ta hapsetmiş, ya da Britanya kontrolü altındaki Almanya'daki Müttefik İşgal Bölgeleri'ne göndermiştir. Bu ise, Siyonizmin tüm Yahudilerden destek bulması ve Amerikan Kongresi'nin Britanya'ya ekonomik yardım verilmesini reddetmesi ile sonuçlandı. Siyonist grupların Filistin'de İngilizlere yönelik saldırılarına ek olarak, imparatorluğu iflasın eşiğine gelmiş olan Britanya konuyu yeni kurulan Birleşmiş Milletler'e havale etmek zorunda kaldı.
1947 yılında, Birleşmiş Milletler Filistin Özel Komitesi (UNSCOP) Filistin'in batısının bir Yahudi devleti, bir Arap devleti ve Kudüs'ü çevreleyen BM kontrolü altındaki bir bölge (Coprus separatum) olmak üzere üçe bölünmesini yönünde tavsiyede bulundu. Bu taksim planı, 29 Kasım 1947 tarihinde, 181 Sayılı Birleşmiş Milletler Genel Kurul Kararı ile, 33 lehte, 13 aleyhte ve 10 çekimser oy ile kabul edildi. Oylamanın sonucu, Yahudilerin çoğunlukta olduğu şehirlerin sokaklarında kutlandı.
Filistinli Araplar ve Arap devletleri BM kararını reddederek tek bir devlet oluşturulmasını ve Yahudi göçmenlerin Filistin'den çıkartılmasını talep ettiler. 14 Mayıs 1948 tarihinde, Britanya mandasının sona ermesinin hemen ardından, Ben-Gurion'un liderliğindeki Yahudi Ajansı İsrail Devleti'nin kuruluşunu ilan etti ve aynı gün yedi Arap ülkesinin orduları İsrail'i istila etti. Savaş yüzünden yaklaşık 711.000 Filistinli Arap yaşadıkları toprakları terk etmek, 850.000 Yahudi de Arap dünyasından büyük bir çoğunlukla İsrail'e göç etmek zorunda kaldı.
İsrail Devleti'nin kuruluşundan bu yana, Dünya Siyonist Örgütü genellikle Yahudilerin İsrail'e göç etmeye teşvik edilmesi ve yardımcı olunmasına adanmış bir örgüt olarak işlev görmüştür. Örgüt, diğer ülkelerde İsrail'e siyasi destek sağlamış olsa da, İsrail'in iç politikasında küçük bir rol oynamıştır.
Hareketin 1948 yılından bu yana kaydettiği önemli başarılar arasında, göç eden Yahudilere lojistik destek sağlanması ve en önemlisi, Sovyetler Birliği'ni terk etme ve dinlerini özgür bir şekilde uygulama hakkı konusundaki mücadelelerinde Sovyet Yahudilerine yardım edilmesi de vardır.

  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder