Bu Blogda Ara

Masonların gizli (kirli) tarihi


Masonluk ve dünyanın pek çok ülkesinde örgütlenmesi olan Siyonist organizasyonları eğer kendilerine sorarsanız birbirleriyle alakalarının olmadığını iddia ederler. Oysa bu iki örgütlenme farklı yollardan aynı amaç için çalışırlar. Amaç, birinde açıkça “Siyonist Yahudi çıkarları”na hizmet olarak ifade edilebilirse de Masonlukta “Kudüs”ün önemi adeta kutsanırken, birliğin amacının Süleyman Tapınağı’nın yeniden inşası olarak tanımlanır. Bunu yapacak olanlar da “duvar işçileri” yani üyeleridir.
Şunu da göz önünde bulundurmak gerekir ki Dünya Siyonist Hareketi’nin kurucuları masonlardır. Siyon belgeleri (Protokoller) de Fransa’daki bir Mason cemiyeti toplantısı sonunda Mason cemiyetinin en nüfuzlu kişilerinden birinden çalan bir kadın tarafından ortaya çıkarılmış ve 1902 yılında tefrikalar halinde Moskova gazetelerinde yayınlanmıştır. Gerçi bugünkü Siyonistler her ne kadar Siyon belgelerinin varlığını reddetseler de o belgelerde sıralanan tüm amaçları gerçekleştirmek için çalışmakta ve vardıkları hedefleri bir bir yayın organlarında yayınlamaktadırlar.
Şimdi birbiriyle hiçbir alakalarının bulunmadığını iddia eden bu iki cemiyetin rasgele seçilmiş iki internet sitesinden yaptığımız alıntılara bir göz atalım.
“ZINC” (Zionist Organization Of America’s Israel News Connection)’in internet sitesinde İbrani aylarından “Av” ayının 9. gününe denk gelen ve dünya Yahudiliğine uğursuz gelen olaylar sıralanıyor ve bu özel günde (Tisha B’Av gününde) yas tutulması ve oruç tutulması gerekliliği vurgulanıyor. Bakın bu kötü sayılan günde tarih boyunca Yahudilerin başına neler gelmiş:
- 9 Av tarihinde Hz. Musa Sina Dağı’ndan indiğinde kavmini altından yapılmış bir buzağıya tapınırken bulur ve öfkeyle 10 emrin yazılı olduğu tabletleri kırar.
- İ.Ö. 587 yılında Süleyman Tapınağı’nın Babilliler tarafından ilk defa yıkılışı
- İ.S. 70 yılında yeniden inşa edilmiş olan Süleyman Tapınağı’nın bu sefer Romalılar tarafından yıkılışı
- İ.S. 135’de Kudüs’ün Romalılar tarafından nihai olarak alınarak her yerin yıkılması.
- İ.S. 1290 yılında l. Edvard’ın Yahudileri İngiltere’den kovması.
- 1492’de Yahudilerin İspanya’dan kovulması.
- 1. Dünya Savaşı 9. Av’da başladı.
- 31 Temmuz 1940’da Himmler’in Yahudi sorununun çözümü ile ilgili planını Nazi Partisi’ne verişi.
- Bir sene sonra Himmler’in planının uygulanması. (Tisha B’Av Günü)
-Nazilerin Yahudileri Varşova gettosundan sürmeye başlama tarihi. 

Öyleyse nedir bu Tisha B’Av diye soruyor site ve bu uğursuz günde tüm Yahudilerin oruç tutmaları ve yasta olmaları gerektiği anlatılıyor ve bu yas gününün ana gerekçesinin Süleyman Tapınağı’nın halen inşa edilememesi olduğu çünkü İ.S. 691’de tapınağın üzerine Müslümanlarca ibadet yeri inşa edildiği vurgulanıyor.
Yani Müslümanlarca da son derece kutsal bir öneme sahip olan El-Aksa Camii’nin yıkılarak yerine Süleyman Tapınağı’nın inşa edilmesi Siyonizmin önde gelen hedefidir. İşte tam bu noktada Kudüs’ün hem Yahudiler hem de Müslümanlar için neden bu kadar önemli olduğu da ortaya çıkmaktadır. Her iki tarafın da en kutsal saydığı yer aynı yerdir.
Kudüs Masonlar için de büyük önem taşımaktadır ancak önce bir de mason sitesine göz atalım ve onların nihai amacı neymiş onu öğrenelim.
www.phoenixmasonry.org/history page.htm adlı mason sitesinin tarih sayfasında “Masonluğun Anlamı” başlığı altında anlatılanlara:
“Kadim Masonluğun zengin sembolleri içersinde ikisi hakim sembollerdir. Birincisi ışığı aramak, diğeri ise duvar işçiliğidir. Işığın kaynağı Kutsal İncil ve duvar işçiliği sanatını en çok yansıtan Süleyman Tapınağı’dır. Israrla arayarak ve dikkatle inşa ederek, aday yavaşça doğuya doğru bir seyahate çıkar. Masonlukta ışığa, daha çok ışığa olan arayışını takip ederken taş sanatının çalışan aletlerinin nasıl kullanıldığını öğrenir, ta ki efsanevi duvar işçilerinin en büyüğünün yani Süleyman Tapınağı inşaatının baş mimarı olan Hiram Abif’in karakterini sergileyene kadar. Arayış ve İnşa, Işık ve Tapınak işte Masonluğun önde gelen iki teması...”
Açıkça görülüyor ki Mason olmanın en önemli koşulu, Süleyman Tapınağı’nı yeniden inşa etmeye yönelik olarak duyulan özlem duygusu olarak ifade ediliyor. Yani dünya Siyonist organizasyonları ile hedefleri tıpatıp aynı. Zaten Masonlukta verilen rütbelerin çoğu da bu özlemi içinde duyarak liyakat kazanan ve “Tapınak Koruyucusu” olmayı hak etmeyi simgeleyen “Şovalyelik” adıyla anılıyor. Tarihte de görüleceği üzere genel olarak şovalyelik makamı Türklüğü ve İslamı boğmak için gelmiş haçlı kahramanlarına ithaf edilmiştir.
Kudüs meselesine gelince bu şehir Masonluk ve Siyonizm için (tapınaktan dolayı) büyük önem taşımaktadır ancak aynı zamanda Müslümanlar için de El-Aksa Camii ve diğer kutsal yerler açısından aynı derecede önemlidir. Ancak örneğin Masonik bir rütbe olan “Kudüs Prensi” mertebesi Müslümanlar ve Türkler açısından bir değer ifade etmez çünkü Kudüs Prensi bize şehrin işgalinde 70.000 Müslümanı katleden haçlıları hatırlatır.
Sözün özü, bizim kralımız, prensimiz, şovalyemiz yoktur. Yerine padişahımız, şehzademiz, sultanımız, beylerbeyimiz, kaptan-ı deryamız vardır. Milyonlarca şehidimiz, gazimiz vardır ama bunların hiç biri Mason derecelerinde yer almaz.
Kültürümüze son derece ters gelen hatta kültürümüzle acımasız bir savaş içinde olan Masonluğun ülkemizin kilit noktalarına adamlarını yerleştirerek bir takım kararları etkilemesinin dışında bu millete kazandırabileceği hiçbir değer yoktur. Eğer bahane ettikleri konu yardımlaşmak ise Türk halkının dayanışma hususunda onlardan bir şey öğrenmesi şöyle dursun binlerce yıllık gelenekleri ve hoşgörüsüyle onlara öğretecek çok şeyi vardır.